
Titanic...
Beni ağlatmayan film. Herkesin hayran olduğu, herkesin Leo'ya aslında başta Jack'e ama sonradan Leo'ya aşık olduğu film. Ay ben böyle çocukça duygularla izlemiştim onu. Böyle tabii Rose'un güzelliğine hayrandım. Sonra Jack ile yaşadığı aşka tabii ki.
Ama film bitti. Jack öldü..Üzüldüm. Ama o kadar. Nokta. Hiç sonra "Hayatımın Filmi" falan diyemedim. Garip olan şu aşırı duygusal bir insanım. Annem en ufak bağırdığında bile gözleri dolan bir insanken böyle bir aşka nasıl ağlamazdım. Hala da düşünürüm. Leo herkesin ilk aşkı benimse "vay tatlıymış" düşüncesinden başka bir şey oluşmuyor aklımda. Evet adam tatlı ama o kadar.
Tamam anladık ne kasıyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Sadede gelelim beni asıl ağlatanlar aşk değil aşkın içindeki,aile içindeki uyumsuzluk tartışmalarmış. Karakterim ve burcumun yönettiği bazı şeyler dolayısıyla aile benim için çok önemli.
Yeni başlayan bir dizi var. Öyle Bir Geçer Zaman Ki…Gerçekten tek kelimeyle müthiş bir dizi! Hele o küçük Osman. Kelimeler yetmeaz onu anlatmaya. Nasıl oynuyor nasıl beceriyor. Babaaağ demesi bitiyor. Dünkü bölümünde “Beni dövme baba” derken gittim artık gözlerim doldu ağlamaya başladım. İnsan dayanmaz ki yüreği onun ağlamasına…
Zaten ondan önce de yakınımızın yaşadığı sorunları ben de duydum. Onların yanında ağlayamadım ama hem bu dizi , hem de o olaylar olunca benim gözyaşları boşandı. Ha bir de her çocuk annesinin iyiliği için boşan diyebiliyor.
Kıssadan hisse; Mutluluğu hak eden kadınların çok üzücü şeyler yaşaması adil değil…! Hayat hiç adil davranmıyor!
Oha nasıl ağlamadın lan demiyorum ama diyorum da :D
YanıtlaSilAynı yaştaydık ve ben şakır şakır ağladım olm. Ben de mi problem var sen de mi çözemedim :D
Ve son söze katılıyorum. Ne yazık ki öyle :/
Ben de bilmiyorum var sanırım bir şeyler.
YanıtlaSilahahaha
Evet maalesef :(
Thanks for comment Dee