25 Şubat 2011 Cuma

Çocukluğum....


2 ya d 3 hafta olmasına rağmen ATS’nin etkileri bitmiyor bende. Aşkı diyorsunuz tamam o zaten var ama bir başka şeyde çocukluk...
Çocukluğum geldi aklıma. Ne güzeldi ya. Niğde’de bir apartmanda otururdum.Salıncağım vardı evde onda hep sallanırdım. Tayt hiç sevmezdim haa, şimdi moda oldu. Doğum günü partilerim olurdu. Tabii arkadaşlarım vardı. En çokta Ece ile anlaşırdım <3 Ece ile hatta elimizi kanatıp kanımızı birleştirmiştik. Pantolon giymeyi hiç sevmezdim ya. Valla. Dans çok ederdim ama pantolonla hiç dans etmezdim illa etek giyecektim. Eteklerim de miniydi. Zaten en uzun etek boyu dizimin bir parmak üstü olmuştır benim. Önlüklerim de öyleydi.Dantelli çoraplarımı,yazlık Kinetix ayakkabılarımı giyerdim. Saçlarım iki yandan bağlıydı böyle. Ay ne tatlıymışım.

Çantalarım,Barbie bebek setim vardı. Tencere ve mutfak eşya takımlarım. Atariiiii ! Orada tank oyunu vardı. Onu oynardık babam ben ablam. Sonracığıma Mortal Kombat oynardık. Sonya olurdum ben hep. Bir tane Jewelery oyunu vardı. Tetris gibi bir şey. Bölüm değiştikçe kenarda olan Özgürlük Heykeli’nin rengi ve oyunun müziği değişirdi.

Müzikler. Ah işte harikaydı o zamanın müzikleri. Türkçe olsun,yabancı olsun. Böyle Demet Akalın ne bileyim Tan gibi şeyler yoktu. Shakira’nin Objection şarkısına -Gökçe diye bir arkadaşım vardı.- dans ederdik. Hatta o klipte taktığı bele takılan şeyden almıştık.
Sabrina vardı,Eyvah Babam vardı, Kanal D çocuk kulübü, Looney Toons saati ve Barış Manço ile 7 den 77 ye. Katılmanın hayallerini kurduğum programdı.
Onun dışında Britney’in şarkıları söylemeye çalışırdım. Red Hot Chili Peppers’ın Californication vardı.
Puzzle çok fazla severdim. Hep puzzle hediye ederlerdi bana.
Onun dışında Ankara’ya çok gelir giderdim. Teyzeme kalmaya gideceğimizi öğrenince uçardım. Yaz tatilinde iki tekerlekli bisiklet sürmeyi öğrendim kuzenimin bisikletiyle. Sonra babam kırmızı,sepetli bisiklet aldı. Karanfil Sokak’a hastaydım. Babamla gezer dururduk.
Annem 9 olduğunda yat dediği zaman cümlem şu olurdu: “Hıh hele bir büyüyeyim bu saatte Reina’da mini eteğimle dans edeceğim” O zaman Reina popülermiş ehehehu. Sims oynardım,Tomb Raider oynardım.
Babam Ankara Rüzgarı’nı çalardı,genellikle ablama. Çünkü o Ankaralıydı (:
Losing My Religion çok dinlerdim. İts bigır ne derdim fazla anlamazdım (:
Çaylı Kek’e bayılırmışım.Basbaya annem çayın içine kekleri mi koyrmış öyle bir şey yaparmış. Yoğurt sevmezmişim,hala da fazla yemem.
Hep eşantiyon şeyler gelirdi. Ablamla bir ajanda geldi mi “Benim” kavgası yapardık.
Küçükken teyp vardı ya, onu açar yatağa uzanır bacak bacak üst üste atar müzik dinlerdim.
ATV’nin müziğine çok ağlardım. Ağlardım işte. Bir de Muazzez Ersoy’un “Kader diyemezsin sen kendin ettin” diye bir şarkısına çok ağlarmışım.
Ruhsar vardı,onu çok izlerdim. Anna Vissi’nin Eleni diye şarkısını çok dinlemişim. Bir de Sophie Ellis Bextor...hala dinliyorum gerçi.
Utan verici kısım: Petek Dinçöz hayranlığım ! Onun gibi kıvırtmam bütün şarkılarını ezbere bilmem. Çocuk işte.
Harry Potter hastalığı vardı. Ben Ginny olurdum,ablam Hermione. Malfoy’u seviyordum ama ahahah.
Reklamlarda Aşkımla Erir Misin derdik sürekli...
Mersin’de anneannemlerin yanına giderdim. Onların bahçesi vardı. Merdivene gidip ağaçlardan kayısı toplardım. Erik ağacı’ndan çağla kopartırdım.
O kadar çok ki aslında ama bu kadar geldi aklıma
Ve bir not...Oturduğum sokak şimdi bisiklet sürmeyi öğrendiğim sokak aslında (:
Öpüldünüz.

20 Şubat 2011 Pazar

Balık Burcu Vakaları



Efendim Yengeç burcuyum. Tam anlamıyla taşırım özelliklerini,her haltını. Severim de burcumu canım. (bakınız narsistlik) Yalnız bir nokta var ki oraya sinir oluyorum.
En iyi anlaştıkları arasına hep Balık burcu yazarlar. Yok efendim,katiyyen öyle bir şey yok. 1 olur,2 olur,3 olur ama gerisi olmaz artık .
Şimdi benim 3 tane balık burcu arkadaşım var-dı. 2 si gitti,yani aramız çok kötü oldu. Konuşmuyoruz. 1 tanesiyle de 2 sene gibi bir süreden sonra tekrar konuşmaya başladık.
İlk balık'ın ismi benle aynı. Anlaşamazdım onunla da. Hep küserdi trip yapardı. Kötü olurdum falan. En sonunda ben şehirden gittim konuşmadık böyle bir sene falan. Telefonda konuşmaya başladık. Şimdi iyi aramız.
İkinci balık burcu arkadaşla başta iyiydik sonra kötü olduk. Olaylar içinden çıkılmaz hal aldı. Trip yaptı,küstü gitti,ağladım. Bir gün fena patladım ve konuşmak istemiyorum dedim artık.
Üçüncüsü ise şok eden arkadaş. Birden bire tripler, yok sap gibi kalmalar,yok işte küsmeler falan.
Yok arkadaş anlaşamıyorum ben. ! Anlaşssam da böyle bir süre konuşmayıp sonradan konuşmam gerekiyor.

6 Şubat 2011 Pazar

Olamaz mııı?


Olamaz mı? Olabilir.
Bu blog yazısını yeni evimden yazıyorum. Oleey! Çok güzel oldu ev valla. Bir kaç pürüz dışında. 1 hafta oldu lan. Pasta falan alsam? Abarttım. Tamam sustum.
Arka planda Eylül Akşamı çalıyor...Mehmet Günsur'un sesiyle. Abi aşk yaşamak istiyorum bu şarkıyı duyunca. Ne bileyim takılalım, güneşin batışını izleyelim. Sıcacık bir kahve içelim ,konuşalım,gülelim...birlikte birbirimizle eriyelim.
İyi güzel ben böyle anlatıyorum da. Nerede böyle erkek ! Yani çevremde yok. Bir kaç tane ve tam bana uyan...Onlarda uzakta. Kaderim mi ne çözemedim.
Neyse ailemden -daha doğrusu annemden- izin çıktı. Yabancı biriyle evlenebilirim :P Din pek sorun olmaz zaten. En azından yabancı asıllı bir Türk olabilirmiş. Aile full dilci zaten. Ne güzel anlaşırız,haa.
Ay bu aralar zaten bir evlilik şeyi falan var bende. Böyle hayallere daldım gene. Fon değişti. Demir Demirkan'ın Zaferlerim şarkısı. Bu şarkıyı duyunca da filmde oynayasım geliyor. Böyle gizemli bir karakteri...Gözlerim benim az biraz büyük. Fıldır fıldır ailemin deyişiyle. Kalem çekti mi - dikkat bu cümle narsistlik içerir- güzel oluyor. Bir de saçlarım, kıvır kıvır olunca. Ama bu şarkıyla birlikte hasta ruhlu birisini oynamayı tercih ederim. Gene başladım ben.
Neyse,bir de içimde hep kalan bir meslekte senaristlik..Acaip seviyorum yazmayı. Valla. Güzelde yazarım falan dermişim ama dram yazabilirm yani. Yaprak Dökümü bile 5 sezon sürdü benimki bir sezon sürsün yeter.
Bu yazı biraz saçma oldu. Ama olamaz mı? Olabilir.
Öpüldünüz.