23 Haziran 2010 Çarşamba

Ne geldi ne değişti?


Neymişiz ne olmuşuz?
Yaş 16. Daha genciz kanımız kaynıyor. Aşık oluyoruz..Kopuyoruz, saçma sapan fotolar çekiyoruz. Ama şöyle bir geçmişe gidelim. Tabii taa bebekliğe değil. Maalesef 3 ten öncesini beyin hatırlamıyor. Şöyle bi D sürücüsü olsun içimizde oraya atalım.
Yaş 4: Barbie bebeklerle oynayıp anneyle gezmeye gidermişiz.
Şimdi: Annnem gezmeye gitti mi "Yaşasın evde yalnızım tüm gün pc" diyoruz.

Yaş 5 : Kanal D çocuk kulübü izlermişiz.
Şimdi: Gossip Girl izliyoruz.

Yaş 6 : Hiç unutmuyorum. Okula gitmeden önce okumayı öğrenmiştim. O yüzden okula başlamaya acaip hevesliydim. Kreş,mreş ne arar o zaman. Öğretmenimiz okulun ilk 3 günü gelmemişti. Yeter artık diyordum...Okula gideyim.
Şimdi: Okuldan kaçmak için bahane arıyorum. Raporlar hak getire.

Yaş 7 : Birşeylerin farkındayım artık. Pc ile tanışmışım. O zaman Paint vardı.
Şimdi: Şimdi Photoshop yapıyoruz.

Yaş 8 : Pek fazla bir şey hatırlamıyorum bu yaşıma dair. Mersin'de okumuştum anneannemin yanında.
Şimdi: Aileden ayrı kalmak istediğim hayaller kuruyorum.

Yaş 9 : 3. sınıf olmuşuz böyle biraz bilgiçlik var. Hiç unutmadığım kuşum vardı...Ellerimle beslerdim onu.
Şimdi: Happy Aquarium'da sanal balık besliyoruz.

Yaş 10: 4. sınıf..Waw Fen falan görüyoruz. Ama beceremeyen insan modeliyim tabii.
Şimdi: Lise 1 de ilk ve son olacak biçimde Kimyadan 85 almışım.

Yaş 11: Artık blu çağındaydım.
Şimdi: Bluetooth çağı olduk.

Yaş: 12: Ahanda en sorunlu dönem..Belli belirsiz sinir başlangıcı aileye karşı gelmek.
Şimdi: Bak bu değişmedi!!!!

Yaş 13: Lanetli yaş lanetli sayı. 7. sınıf ıyy iğrençti...
Şimdi: 10. sınıf..Yine iğrençti.

Yaş 14: Liseye adım atacak olmanın heyecanı.
Şimdi: 2 sene sonra ünversite okuyacak olmanın heyecanı.

Yaş 15: İlk deneyimler. İlk aşk,sigarayı denedim. Ve tksindim! Evet işte bu (:
Şimdi: İlkleri yaşamaya devam...

Yaş 16: Güzel geçer inşallah bu yaşım (~:

Angel ~

Yeni gün yeni yazı


.
Dün 16 yaşına yeni girmiş biri olarak açıkçası çok değişiklik hissetmedim ama 16 sevdiğim bir sayı. Hoşuma gitti..Sonra 17 olacağım ve sonra 18...Vay be büyüyoruz. Daha dün yürüyordum böyle minik minik. Zamaaan çok çabuk geçiyorsun,ah bir de durdurabilsek seni veya geriye dönebilsek. En azından bir kaç saatliğine. Ama o zaman dünya karışır. Gerçi şu an pekte düzgün sayılmaz. Herkesin çıldırdığı bir noktadayız. Tanrım sen bizi koru! diyerek bu konuyu kapatıyorum.
Morrisey-Let me Kiss you diye bir şarkı dinliyorum. Hem ağlatacak gibi çok fena yapıyor bu şarkı beni hem de dinlemeye doyamıyorum. Garip değil mi? Veya o kadar fazla değil canım.
Bursa'dayken dinlerdim bu şarkıyı arkadaşımla saatlerce. O zaman hoşlanma nedir bilmezdim. Hiç aşık olmazdım. Ama 9. sınıf sağolsun aşkın ne olduğunu öğreniverdim. Yaşadığım gerçek bir aşk değil..Ama bir tutku! Gerçekten bir tutku biraz saplantılıkta var.
Kendimi tutamıyorum ya bazen ama mantıklı düşünmek gerekiyor. Göze girmek için her şeyi yapıyorsun. Hiç beklemediğin şeyler...Kalbin seni ele geçiriyor. Beyin? Ne arar aşk'ın içinde. Bir deli çılgınlık hali oluyor işte..Fırtınalara sürükleyen bir coşku. En tatlı zehir..!
Konumuz aşk değildi aslında. Bir kaç gün özgür gibiyim. Nedenini söylemeyim. O yüzden daha konuşacak pardon yazacak konum var.
Şu an evde herkes pc başında. Babam benim odamda ben laptop'u almış oturma odasındayım ablam kendi odasında pc de. Hepimiz bir de msn açsak toplu konuşma yaparız heralde. Amanin düşüncesi hem saçma hem de korkunç ki babamın msn ile alakası yoktur. Ablam skype açar...Bense msn'de sevgili arkadaşlarımla koparım. Hayat bu mu? Evet.
Yabancı şarkı takılmakta bir başka oluyor. Hayır illa anlamak mı lazım. Tamam adam sövmüyor şarkıda onu biliyoruz ama o ritmler falan...Ayrıca biliyorum ben sorun yok. İlla anlamak için dinlemek lazımsa müzik dinlemekte bir amaç haline gelmiş gibi.
Yeni güne girmişiz. 15 dk olmuş. Hadi bakalım güzel geçsin. Evet izinliyim bugün yaşasın modundayım. Yoruluyorum öyle böyle değil. Ama sanki değiyor gibi.
Bir başka yazı yazacağım şimdi. Evet öpüldünüz
Angel~

19 Haziran 2010 Cumartesi

Kaşınmak diye buna derim.

Gitmeden önce bir şeyler yazayım dedim.
Nereye gidiyorsun diye sormayın. İşe gidiyorum işe.
Aslında artık stajdan çok iş oldu.
Maaşlı günde 8 saat çalışan haftada bir izin günü olan onun dışında sosyal hayatını dengeleme yolunda çabalara giren - daha yeni başaran- birine dönüştüm.
Şikayetçi miyim? Pek değil. Sanırım. Galiba. Emin değilim ben bu soruyu yanıtsız bırakayım.
Aslında beynim yoruldu. Tatile ihtiyacım var. Ama şu bizim uyuz mu uyuz şlefimiz 2 haftalık yasal izni çok gördüğü için - o tatil sana girsin- stajı erken bitirme hakkı verdi. Aslında o daha güzel ama beyin bu kardeşim daha 16 sında bir papatyayım ben. Ne yapraklarımı koparıyorsun ki?
Şikayet etmem hiç doğru değil! Çünkü ben çok fena kaşındım. Gittim turizm okuyacağım diye meslek lisesine. Babama karşı geldiiiim...
"Düz liseye gider misin kızım?" dediği anda patladım ettim. Yok illa meslek.
Tamam hedefimi bulmuşum güzel bir şey. En azından çevrem öyle diyor. Fakat sen ne diye gidip stajlı bilmem neli tatilinin minimum seviyede olacağı bir okul seçersin ki.
Dereyen görmeden paçaları sıvayan insan modeliyim iişte.
Bununla da bitmedi. Gittim bir de yanlış bölüm seçtim.
İngilizcem iyi Almancayı da ilerleteceğim. Gidip Resepsiyonda okuyacağıma Yiyecek-içecek seçip ya Servis ya da Mutfak bölümünden birine gideceğim.
Ama yok ben bunu yapamam. Stajda beni görseniz beceremiyorum. Zayıfım kollarım kaldırmıyor. O yüzdeeen inat ettim bölümümü değiştireceğim. Sınavbla,şuyla buyla.
Napalım başka çrem mi var? Staj bitsin gene çalışmak gene çalışmak.
Hayat büyüdükçe karmaşık zaten. Çözmeye çalışırken bir bakıyorsun ölüme adım adım yaklaşmışsın. Tamam bu fazla karamsar oldu ama maalesef öyle. Şu Hayata Dair Yazılar Sokağın'da dolaşırken sarı ışıkta duruyorum. Geçsem mi geçmesem mi hesabı.
Kararsızlık kör bir bıçak gibi...!
Kıssadan hisse: Babaların her zaman bildiği vardır. Bize ne kadar yanlış gelse de.

18 Haziran 2010 Cuma

Bir Gece Vakti


Saat gecenin 1 buçuğu.
Aslında zaman benim için hiç önemli değil. Neyi umursamışım ki zamanı umursayacağım. Eğer "zamanında" düzgün seçimler yapsaydım hayatımda pişman olduğum nokta olmayacak ve normal sessiz sakin yaşayacaktım.
Ama yok yapar mıyım?
Bir aptallık mutlaka yapıp kendimi huzursuz edip tüm aileyi üzeceğim. Yapımda var. Neyse ki asiliğim yok. Varda kendime o da. Öyle odaları kilitlemiyorm yani.
Şu Blog dünyasına Julieta arkadaş sağolsun adım attım. Güzel gibi henüz alışamadım. Face gibi pat yorum pat beğen yapılmıyor. Biraz daha uğraş gerektiryor ki aslında bu daha güzel. Hazıra konmaya alışmış bir millet olunca.
Şu an yabancı bir slow şarkı dinlyorum. Tesadüfen buldum ve çokhoşuma gitti. en keşfettim,ben keşfettimdiye göbek atacağım nerdeyse.
Bak gene melankolikleştim. Durmuyor içimdeki hüzün. Dudaklarımı da büzdüm. Niye sürekli böyleyim bir anlasam. Neyse yakında açığa kavuşur inşallah.
Bu yazıyı bitireyim başka şey geldi aklıma on yazacağım. Şimdi Muse dinliyoruz. Bu adamın şarkıları beni baştan çıkarıyor böyle kendimden geçiyorum. Boşuna dememişler Music is Life diye.

İnternet bzi asosyla bir sosyal yapmış. Gerçekten! Bağımlı olmuşusuz yaşayamıyoruz o olmadan. Wireless,mobil webti şuydu buydu. Her anımızı,foto olsun durum olsun biriyle paylaşma gereği duyuyoruzz. Ama bunu neden yüzyüze yapmıyoruz? Konuşmay unutmuşuz. Hayatımız klavyedeki gibi hızlı yazılıyor bir anda uçuveryor ama farkında değiliz.
Ama bu demek değildir ki internet tamamıyla berbat Bir sürü dost buldum 2 seneden beri tanıdığım. Ve sanki daha uzun süre tanıyorum onları. Sonuçta yararlı yanları var tabii.
Bu baş ağrısı beni mahvediyor uykumda yok halbuki. Sürekli ynımda aspirinle mi gezeceğim ne?
Herkes kane aldı bu arada. Yani yaşıtlarım...Ama ben çalışıyorum. Ne tuhaf bir şy bu. Gerçi buna ben "Kaşınmak" diyorum.Onu da uzunca açıklarım sonra (:
Hadi saat 01:32
Bu başlık için bu kadar yeter
xoxo Angel ~
Not: Kelime hatası vs. falan olursa Tük Dil Kurumu'na şikayet etmeyin lütfen! İnsanız hata yapabiliriz. En azından "yhq jnm chq shekeysiiiin=))eheheheu" gibisinden şeyler yazmıyorum. O kadar değil

17 Haziran 2010 Perşembe

Ben işte ne olsun:D

Kimim ki ben?
Aslında bu önemli değil gibi. Gerçekten. İnatçı,duygusal bir o kadar da kıskanç hayatı karmakarışık kararsızın önde gideniyim. Ne kadar sevecenim(!) Aslında buraya öyle harika "Hayat ne güzel" yazıları yazmak için kayıt olmadım. Neden? Çünkü öyle değil. En azından benimki. Her neyse ilk yazıdan içinize daral getirmeyim.
Neleri severim ki ben?
Müzik hayatım,Jazz tutkum, Fotoğrafçılık ruhumun yansıması,Piyano hayatımın aşkı. Ve aşk...Zaten o olmasa hayat bir anlamı olmaz.
Melankoliğim,meleğim. Herkes melek der bana burda nedense. Aslında çokta masum değilim ya. İntikamımı alırım cicim xD Yapılanı unutmam. Bak şimdi ergen kızların laf sokma çabasında değilim ama bu bir gerçek. Psikopatım böyle hasta bir yanım var. Psikolojiyiii seviyorum. Nedeni bilinmez. Aile,arkadaşlık..Saymama gerek var mı lan? Hayatın bir parçası onlar bütün bir şey.
Bu kadar yeter mi kii? Neyse beni yazdıkça tanırsınız anam. Angel diye bilin yeter.
~