21 Mart 2011 Pazartesi

Bir Metro olsun Retro’ya Giden


.

Efendim son zamanlarda bir eski yıllar modasıdır gidiyor. Aslında bu daha harika çünkü,millet artık kendinden bile sıkıldı-bana göre-. Bir yenilik istiyorlar ve bunu eski yıllara dönüş olarak yapınca mutlu oluyorlar. Yeni ile eskiyi karıştırayım dedim.

Son zamanların modern ulaşım aracı olan metro olsun. Retro diye bir semte gitsin. Orada da caddeler olsun. Daha doğrusu sokaklar. 20,30,40,50,60,70,80,90 ve Millenium’un 2003’e kadar olan kısmı olsun. Her durakta duran metroda mesela 20’li yıllara gelince o dönemin popüler müziği çalsın,kim devletin başındaysa her yerde onun resimleri olsun. Iphone kullanmak falan yasak olsun,herkes o anı kendisi yaşasın paylaşmasın.

30’lu yıllarda ne vardı bilmiyorum ama aslında 20’li yıllarla birleştirilebilir,evet bence öyle olmalı. 40’lı yıllarda da aynısı olsun, 50-60’lı yıllara gelince Elvis Presyley çalsın,eğer iyi ve uslu biri olursanız belki Ali Kaptan’ı bile dövebilirsiniz.

70’lere gelince. En çok uğradığım yer bura olurdu sanırım,şimdi ki robot tekno müzik değil ritmli dans müzikleriyle bir güzel dans ederdim bir de kıyafetleri ah ah. 18. Yaş partimi öyle yapmak istiyorum ama bakalım.

80’ler uğrardım ama çok takılmazdım,uzak dursun benden.

90’lar,Hit Me Baby One More Time diye dans ederdiiim !

2000’ler BritneySpearizm ! Ricky Martin Livin’ La Vida Loca. hahaha.

Böyle bir şey olsaydı güzel olmaz mıydı? (:

12 Mart 2011 Cumartesi

Jazz'ın Prensesi Olmak


Biliyorsunuz kendime MJP yani MissJazzPrincess diyorum. Nereden geldi bu isim onu yazmak istiyorum. Bizim evde müzik çok farklı bir boyuttadır. Herkesin içinde böyle bir gizli müzik aşkı var,herkes dediğim bütün aile. Babamdan başlayım. Ankara'da gazinoda hem gitar hem de bateri çalmış. O sırada gündüzleri de ODTÜ'de okuyormuş. Geceleri ise gazinoda. Türk sanatçılardan bayağı birilerine çalmış. Gitar ve bateriyi kendi kendine öğrenmiş. Plakları sever,arşivleri,arşiv oluşturmayı. Beste programı vardı beste yapardı. Bizde bu müzik genetik galiba. Babamın dedesi keman yapar satarmış,dayıları İstanbul'da bir orkestra'da baş tromboncular.
Nerede kalmıştım? Ha,babamda. Evet babam tam bir arşivci,eski müzikleri dinleyen ve yeni kuşaktan neredeyse nefret eden bir insan. Bunu ablama da bulaştırdı. Ablamdan da bana. Aslında şikayetçi değilim bu durumdan. Ablama 70lerin yabancı ve türkçe müziklerini dinletti küçüklükte. Ablamda şu an tam bir 70ler tutkusu var. Dansı,disko müzikleri,kıyafetlerinden tutun hepsine kadar. Şimdi bizim evin 3 müzik kuralı vardır; 1- Demet Akalın 2-Serdar Ortaç 3- Tan. Bu 3 ünü dinleyemezsin. Sana dinledin mi garip gözle bakarlar. Ha arkadaş gelir o sever o zaman eşlik edersin ama onun dışında dinlemen pek mümkün olmaz. Annem Enbe Orkestrası falan sever ama o da Demet Akalın gibi şeyler dinlemez..
Burdan gelelim bana. Gerçi ben biraz özgür yetiştim ama. Şimdi bende o 3 kişiyi dinlemem. Hatta istesemde dinleyemem. 4 yaşından beri yabancı müzikle iç içeyim. Arada Türkçe ihtiyaç duysam da onlarda ancak Kenan Doğulu falan oluyor. Bende eski müzikleri dinledim çoğunlukla. Mesela Pink Floyd. Hatta felsefe dersinde sınıfın tek Pink Floyd dinleyen kızı olarak "Wow" gibi tepkiler aldım. Şu an belkide yaşım gereği modern müzik dinliyorum. Gerçi onlarda Muse,Coldplay,Hypnogaja,30 Seconds To Mars,Alicia Keys ve Amel Bent.
Buradan gelelim Jazz'a. Nasıl başladı? Tabii ki babam ! Yine ve yine. Dave Brubeck,Herbie Hancock,Spyro Gyra'yı bana kim alıştırdı zannediyorsunuz? Tabii ki de o (: . İyi ki de alıştırmış,kaliteli müzik dinleyince bir başka oluyor insan. Bu konuda belki kendimi beğenmişim,belki çok övüngenim ama bundan asla vazgeçmeyeceğim. Böylece ismimin de prenses anlamına gelmesiyle JazzPrincess oldum.
Bu arada; Piyano tutkusu hiç bitmez bende. MissPianoJazzPrincess'ım artık =D