
Sislerin Arasındaki Melankoli.
Bu blog yazarı manyaktır. Sever kapalı havaları, kendisini bunalımlara sokmayı falan. Hatta intihar etmeyi de. Yok lan o kadar değil .unutun bunu . Okumadınız böyle bir cümle. Saçmalamaya başladık yazı sonunda nolcak merak ediyorum bende.
Kendi yazacağı yazının sonunu bilmeden doğaçlama yazıyorum ben. Bizim okulda esrar bulmuşlar lan o.o Tırsıyıorum. Anneme dedim " Anne ne biçim okuldayım alın beni burdan". Annem güldü geçti. Her neyse bizim okul karışık bu aralar. Herkeste bir popüler olma çabası, kro kro laflar, Fatih Yeşilgül (kimse artık! ) gibi sanatçı(!) dinlemeleri, "Bırakın öleyim" tarzı cümleler. Ha bir de "Şişeler,Şişeleer dingo " bilmem ne gibisinden Ankara Havası. Yemin ederim Ajdar'ın Çikita Muz'unu dinlemeyi tercih ederim. Bu ne biçim iş ya? Nasıl bir şehirdeyim ben. İnsanları görgüsüz,saygısız. Emo,apaçi gençlik doluşmuş Karanfil Sokak'a. Küçükken hayrandım sürekli gelirdik. Babam derdi "Sizi götüreceğim Karanfil'e" diye. Tabii biz ablamla uçardık. Şimdi 3 senedir yaşıyordum, bıktım. O kadar çekici gelmiyor neden acaba?
Bütün şehirleri seviyorum Ankara dışında. Zaten burada 3 sene yaşamışım bıktım arkadaşım. Deniz havası lazım, bir şey lazım. Aslında Ankara sonbaharda hoştur genede. İstanbul kadar değil ama yakışır Ankara'ya.
Birde EGO-ist Egolar vardır. Yani "Erken Gelen Oturur" otobüsleri. Aslında "Elektrik-Gaz-Otobüs" güya ama değil işte. Erken Gelen Oturur daha güzel ve daha doğru. Mesela ben burdan Kızılay'a giderken oturarak gidiyorum. Neden? Çünkü baştan 4. duraktayım....
Başka bir şey yok Ankara'da. Ha Öğrenci Şehridir. Olgunlar Sokak güzeldir. Kitaplar ,açık hava falan. Alışveriş merkezleri maaşallah çoktur ! Yan yana olanlar var böyle.
Harikalar Diyarı güzeldir. Göksu Parkı da. Anıtkabir eh tabii ki ona güzel demeyen,harika demeyen ölsün lan. Böyle bir şehir işte Ankara.
Ankara'nın en çok neyini seviyorum; Bursa'ya dönüşünü, İstanbul'a gidişini, Tatile gidişini.
Hadi öpüldünüz millet xoxo.